14 Oca 2012

Adı Eleftherios Kucukandonyadis

Dedem'i Lefter etmiş aşık çubukluya,
haliyle buradan gelir sevdamız Lacivert-Sarı'ya...

kaybettik O'nu dün gece;
bir dizi yazı okuyacaksın şimdi gazetelerde, bloglarda.. ilk şeref madalyası alan futbolcu olması.. milli takımda ve Fenerbahçe'de kırdığı rekorlar.. Güney Kore'ye attığı o gol..biz Fenerbahçe'liler ve futbol aşıkları zaten biliyoruz..


Terk-i diyar eden efsaneye üzülmenin yanında, bugün öylesine mütavazı ve pek çok erdem sahibi olan bir sporcuya, bir insana sahip olmanın gururunu hem camia hem de millet olarak yaşıyoruz.

Belki Lefter vefat etti; ama Metin Oktay'ı, Baba Hakkı Yeten'i hatırlatı bugün yine bize.. Sosyal medyada ardı ardına güzel paylaşımlar oldu, en güzeli de " Cennet artık çift forvet " olanıydı.




"Lefter, topu taca atsa, gider alır getirir, rakibin elini sıkar ve topu verirdi. Onun olduğu yerde hiç kimse birbiriyle kavga edemezdi." Mahfi Eğilmez

böyle bir şeydi işte onların döneminde "futbolcu"
amatördü zihinlerdeki rekabet.. parayla ölçülmüyordu.. dostluk, fedakarlık üstüne kuruluymuş..
"Fair-Play" - dürüst oyun, dillere pelesenk edilmemişki, ödülü olsun..

Şimdilerde "ezeli rekabet edebi dostluğu" takmışız ağzımıza... hani nerede derler sana?
Ne entresandır ki bugün Lefter'in beyefendiliğinden, onun olduğu yerde kavga olmadığından bahsediyoruz durmadan.. neden mi? Çünkü biz, gerçek taraftarların buna ihtiyacı var.. kimse kavga, küfür, kin ve nefretin olduğu bir ortamı arzulamaz. Fakat bunla beslenen başta medya ve bir takım kurumlar-kişiler bu ortamı hazırlamışlar, onların ekmeği olmuş bizi ise futboldan soğutmuş.

Bir adam düşünün ki futbolu 50 sene önce bırakmış.. ne babam izlemiş ne ben.. ne de bugün ilkokula giden çocuklar.. giderek bozulan bu ortamda o kadar özlüyoruz ki o anlatılan zamanları.. gönlümüz istiyor çocukları stada götürüp bir spor müsabakasının keyfini, kültürünü verelim.. yok olmuyor.. imkanı yok, o yüzden gidiyoruz.. onu ziyaret ediyoruz.. anlatıyoruz bize de anlatıldığı gibi.. örnek alıyoruz.. örnek gösteriyoruz.. halbu ki onlar için o günlerde ne kadar da doğaldır belki... yine de beceremiyoruz maç zamanı adam olmayı..  hangi alanda becerebiliyoruz ki? en basiti ezeli rekabetin bile kıymetini bilmeden küfür, hakaret, kavga bini bir.. özlem var ama sonuç yok.. o tribünde gördükleriniz çoğu taraftar değil sahtekar çünkü..

*    *    * 

Bu bahar yine ziyaret edecektik O'nu, olmadı..
gene de kendimi şanslı sayacak, avutacak ve ileride bütün bu güzelliklerin üzerine 2008'in Mayıs'ında gerçekleştirmiş olduğumuz ziyarette onunla biramızı yudumladığım o öğlen yemeğini anlatıcam çocuklarıma, yakınlarıma ve yeni nesile..

Sevgili kardeşim ve Ordinaryüsümüzün torunu Özcan Katmer'i tanımaktı elbette şansım, başı sağ olsun.

*     *     *

Verdik Lefter'e kaydetti deftere.
Bitti kalem, doldu defter,
unutulmayacaksın Lefter!

Şimdi cennet en büyük transferlerinden birini yaptı yine,
ödemesini de yine biz yapıyoruz gözyaşları ile..


(kaynak: twitter)


*     *     *
 

"- Fenerbahçe'nin teklifini nasıl kabul ettiniz?
- Nasıl etmeyeyim? Ben Fenerbahçe'den başka takım bilmezdim ki!"

 Lefter Küçükandonyadis

-Lefter için yazılmış güzel bir yazı da Mahfi Eğilmez'den ( Kendime Yazılar : Lefter )


-Facebook grubumuz ve Lefter Küçükandonyadis Fotoğraflarımız.





Sadece şimdiki genç nesil değil gelecek nesiller dahi seni anacak ve unutmayacak!
2010 Aralık - Lefter Dede ve Batuhan (11)

2008 Mayıs 4 - Büyükada Lefter'in evinde


Çubuklu bize emanet... 

Mertol

7 Oca 2012

Kendi Kanını Yalamak


Bir dostum yürek sızlatan bir kutup ayısı öyküsü göndermiş. Üretmeden hazır yiyen sömürgeci güçlerin ve onların yardakçısı zalim avcıların ne tuzaklar kurduğunu çok güzel anlatıyor. Belki de ülkemizde de benzer tuzaklar kuruluyordur.

Kutup ayılarını derileri için avlarlar ama onları avlamak o denli kolay değildir. Çok zeki hayvanlardır. Derilerinin altındaki 10 cm’lik yağ tabakası onların buzlu sularda donmasını engeller, hem de onları zırh gibi korur. Onun için küçük ateşli silahlarla onları öldürmek zordur. Büyük ve etkili silahlar da deriyi parçaladığı için deri işe yaramıyor. Derinin işe yaraması için anlındaki özel bir noktaya yakından ateş ederek öldürmek gerekiyormuş.

5 Oca 2012

Atatürk döneminde torpil nasıl yapılırdı?

Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus'tadır. Bakan ise Niğdeli Abidin ÖZMEN'dir.

Bakan, makamında çalışmaktadır.

Kapı çalınır.

Bakanın gür sesi: "Giriniz!"

Atatürk'ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler.

Konuklara yer gösterir ve zarfı açar.

Atatürk'ten gelen bir mektuptur bu: “Bay Abidin ÖZMEN, Milli Eğitim Bakanı..."