19 Ara 2011

Atatürk Düşmanlarına bir Hatırlatma

Önce 88 yıl önce yazılmış ve çoğumuzun varlığından haberi bile olmadığı bir mektubu sizlerle paylaşacağım:

“ Sevgili Paşam,

Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş delegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.

Denizciliğimiz acınacak durumda. Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.

Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60' ı geçiyor. Nüfusun % 80' i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremit i bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek.

İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.

Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun !"

Mektubun tam tarihi Tarih 30 Ekim 1923 tür. Yani Cumhuriyetin ilan edildiği günün bir gün sonrasıdır. Mustafa Kemal Paşa İsmet Paşa'yı Köşk'e davet ederek ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları ona böyle iletir.

Atatürk ve arkadaşlarının bu günlerde kimilerinin pek sevip anmaya başladıkları son padişahlardan devraldıkları ülke işte böyle perişan durumdaydı. Bu mektup yalnızca bir görevlendirme değil,   Atatürk’ün sadece düşmanın vatan topraklarından sürülüp atılması ile değil, can çekişen bir toplumdan uluslararası saygınlıkta ve kendine yeterli bir devlet yaratılmasını da başararak nasıl bir mucize yarattığının tarihi belgesidir.

Bu günlerde İskilipli Atıf Hoca’nın “Mustafa Kemalin katli vaciptir” diye fetva vererek, bunu İngiliz uçaklarıyla havadan bildiriler şeklinde Anadolu’ya attıran bir yobaz olduğunu bilinçli bir biçimde saklayarak, Dersim isyanının sert şekilde bastırılmasından Atatürk’ ün haberdar ve sorumlu olduğunu yazıp söyleyenlerin, her vesile ile İsmet İnönü ve Cumhuriyet rejimine saldıranların geçek amaçları dolaylı da olda Atatürk düşmanlıklarının propagandasıdır. 

Ey, her makamdaki yöneticiler şakşakçı, sahte aydınlar, yandaş medyada yazıp çizen, konuşan İkinci Cumhuriyetçiler. Bulunduğunuz yer ve makamları borçlu olduğunuz Sam Amcanız ve deniz aşırı yerlerdeki cemaat başkanları değil, sadece ve sadece Mustafa Kemal ATATÜRK’ TÜR. Onun aziz ruhunun gücü bile her türlü ihaneti cezalandırmaya yeterlidir.


İlhan ULUKÖSE
Hürses Gazetesi / ANTALYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder