25 Eki 2009

Yorumsuz bir barış hikâyesi

Patrick Magee, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) bir üyesiydi. 23 yıl önce, üç günlüğüne Britanya’nın “sayfiye” kenti Brighton’daki Grand Hotel’de 629 numaralı odayı, Roy Walsh adına tuttu. Otelde kaldığı süre içinde, duvara bir bomba yerleştirdi, 24 gün sonra patlaması için ayarladı.

Hedefi, otelde gerçekleşecek olan Muhafazakâr Parti toplantısı esnasında Margaret Thatcher’ı öldürmekti.

Bomba, ayarlandığı gibi gece üçe doğru patladı. Thatcher, konuşması üzerinde çalışmak için sabahladığı için kurtuldu. IRA’nın gelmiş geçmiş en ses getiren eylemi buydu. Zira az kalsın, Britanya hükümeti toptan havaya uçacaktı.
Binanın tamamen çökmemesi, “eski toprak”, sağlam bir yapı olmasına bağlandı.

Ancak patlamada beş kişi öldü, 34 kişi yaralandı.

Ölenlerden biri de, Joe Berry’nin milletvekili babası Lord Anthony Berry idi.

Magee, 1985’te tutuklandı. Sekiz kez müebbede mahkûm oldu. Bombalamayı kimlerle işbirliği içinde, nasıl yerleştirdiğini hiç itiraf etmedi.

Magee, gün ışığını fazla görmeden bir hücrede geçirdiği yıllar esnasında “Kuzey İrlanda’da üzerine yazılan popüler romanların toplumsal etkisini” inceleyen bir doktora yaptı.

Zaten, şaka yollu, Britanya yanlısı çetelerin işlediği suçlardan ötürü mahkûm olanlar açık havaya çıkabildiklerinden vücut geliştirmeye merak sararken, hapisteki IRA militanları hücreye konduklarından genelde akademik çalışmalara yönelir derler.

Bir gün, Britanya hükümeti ve IRA arasındaki gizli barış görüşmeleri sonucu, “ateşkes” ilan edildi. Kısa süre sonra Magee, toplam 14 yıl mahkûmiyetten sonra serbest bırakıldı. Serbest kalınca ders vermek istediğini söyledi ve “siyasi zemin sonunda açıldı, neden savaşalım ki” dedi.

Joe Berry, Magee’nin serbest bırakılacağını duyduğundan karnına adeta bir bıçağın saplandığını ve “O, aramızda dolaşacak ama babam sonsuza kadar gitti” diye düşündüğünü söyledi.

Ancak Berry, Magee ile yüz yüze gelmeden huzur yüzü bulamayacağını düşündü ve çevreden gizli, araya aracılar koyarak buluşma teklifini iletti. Son derece katı ideolojik tutumunu sürdüren Magee, “burnu havada bir küçük burjuva” ile görüşüp derdini anlatmanın bir anlamı olmadığı yanıtını vererek teklifleri hep geri çevirdi.

Berry’nin ısrarları sürünce, Magee havlu attı ve Kuzey İrlanda’da buluştular. İlk buluşmalarında Berry susuyor, sessizliğe dayanamayan Magee konuşmaya dalıyor ve saatlerce hayatını, IRA’ya neden katıldığını, amaçlarını anlatıyordu.

Sonunda durduğunda Berry’ye, şöyle seslendi: “Bir şey söyle, öfkeni duymak istiyorum.” Eski IRA militanı bu sözleri söyledikten sonra yüz ifadesi yumuşadı ve ekledi: “Asında artık kim olduğumu bilemiyorum. Hayatımda seninki kadar onurlu bir duruş görmedim, ne olur bana acını anlat, ne yapabileceğimi söyle.”

O andan sonra Berry ve Magee dost oluyor.

Dokuz yıllık arkadaşlıklarında sadece bir kez kavga ettiler; o da, Mahatma Gandi ve barışçı direniş üzerine.

Berry, babasını öldüren militanla arkadaş olabilmesini, Magee’yi bir “insan” olarak görebilmesine, hikâyesine kulak verebilmesine bağlıyor. Berry, “affetmenin” bireysel olarak mümkün olmadığını ancak Magee’yi “anladığını” ve bu yüzden onunla iletişim kurabildiğini de dile getiriyor.

Buna karşılık, herkes o kadar anlayışlı değil.

Berry, bu arkadaşlıktan ötürü, “babasının anısına ihanet ettiği” gerekçesiyle ölüm tehditleri alıyor.

Geçen hafta, Magee ve Berry, birçok kez yaptıkları gibi, beraberce bir toplantıya katıldı.

Toplantıyı, 12 ekimde, Çatışma Karşıtı Karma Parlamenter Grubu üyesi 12 Britanyalı milletvekili, Kuzey İrlanda’da bu aralar sarsıntılar yaşayan barışı desteklemek için Londra’da Avam Kamarası’nda gerçekleştirdi.

Magee bir zamanlar yok etmeye çalıştığı Britanya hükümeti ve tüm parlamenterlerin önünde konuştu. “Şiddete başvurmaktan başka çarem yoktu. Sonuçta, IRA’nın yaptıklarıyla Britanya Ordusu’nun yaptıkları arasında bir fark yok” dedi.

Elbette, bu sözler bir grup tarafından hiç de hoş karşılanmadı. Örneğin, toplantının katılımcılarından, eski bakan, karısı Brighton bombalamasında felç olan Lord Tebbit, Magee’yi “üzüntülü bile gözükmemekle” suçladı.

Tebbit gibi Muhafazakâr Parti’den olan ve toplantıyı düzenleyen karma grubun üyesi Gary Streeter ise, “Onları anlıyorum ama affetmeye hazır olmalı ve yola devam etmeliyiz, yoksa çatışma sürer gider” yorumunu yaptı.

Londra merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan ve çatışmalara insan temelli hikâyeler üzerinden yaklaşarak çözüm adımları getirmeyi amaçlayan Forgiveness Project’in (Affetme Projesi) kurucusu Marina Cantacuzino ise, “Magee, yaşadığı her gün, her dakika boyunca pişmanlık duymanın, buna karşılık yaptıklarının arkasında durmanın mümkün olabileceğini gösteriyor” düşüncesinde.

Sezin Öney

11 yorum:

  1. "jack of all, master of none" da baris acilimi. blogdaki "baris" taglerini arttiralim arkadaslar. :)

    bu hikaye beni gercekten derinden etkiledi. eminim ki okuyan herkesi de ayni sekilde etkileyecektir. pkk'lilari "insan" olarak gorebilmeye hazir miyiz?

    hazir degilsek kendimize su soruyu soralim; barisin gerceklesebilmesi ihtimali kimin icin daha yakici bir durum? gunluk hayatimiza cok az degen bu savasin nasi durdurulacagi ile ilgili kati kriterlerimizi kolayca sarfedebilirken, savasin cok yakici ve gundelik oldugu hayatlari biraz daha iyi anlamak gerekmez mi? bu anlamda, yukarida bahsi gecen Berry'nin Magee'yi anlama cabasindaki erdemden hepimiz payimiza duseni almali degil miyiz?

    bu pencereden bakinca, kurtlerin coskulu kutlamalari acaba hala bir galibiyet kutlamasi olarak mi gelmeli bize. yoksa savasi yakici yasayan insanlarin, baris umudu karsisindaki mutluluk sarhoslugu olarak da gorebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  2. aslında neresinden tutsak hep elimizde kalmış.. bi yerden başlanmalıysa burda bir platform oluşturalım ve tersten yola çıkalım.. oyle ki uzun uzun da yazmayalım..lafı dolandırmayalım..

    berry ve magee nin gerçekleştirdiği anlık çok basit bir eylem tum acılarını icine gomercesine..buyuk bir erdem..

    hukumetin oy kaygısız gercek bir demokratik acılım başlattığını da varsayalım işte sana barış için bir adım.. bana sorarsanız hani su cok tartisilan deyisle tepeden inme bir adim.. bir adim atiliyor ve gelen tepki magdurlari ve sehit ailelerini incitecek sekilde oluyor.. bakis acin farkli diyebilirsiniz ama gayet incitici.. (ergenekon davasi karsilasitirmasina hic girmiyorum)
    ben "Berry ve Magee arasindaki gecenlerden herkesin kendine duseni almali" gorusune katiliyorum ama hersey o kdr sahteki samimiyetin ve istencin yoksun oldugu yerde bunlar cok yapmacik tavir ve gosterisler.. kaldi ki bu adim daha baslamadan her iki taraf arasinda da basarisizlikla sonuclaniyor bugunlerde (ilk belirti 2. gelislerin ertelenmesi)..

    ilk adimlar onemlidir... ama eger ortada taraflar varsa.. ki bana gore yoktur, bu ulkede isteyen her Kurt veya baska bir alt kimlikte goren her Turkiye cumhuriyeti vatandasi her hakka sahiptir.. aksini iddia eden ortaya doksun..

    ben suna inaniyorum.. ayirimi ne kadar kabul etmesemde her 2 tarafta da bu isin bitmesini istemeyen ve bundan beslenen buyuk bir cogunluk var.. benim malesef inancim yok.. britanyada ki bu olay cok cok buyuk bir adimdir ama orda da kimse burdan yola cikip barisi saglayamaz.. benim ulkemde de bu artik yasananlarin unutlmayacagindan dolayi cok zor gozukuyor.. (uzun olmasin diyoruz ama konu uzun)

    YanıtlaSil
  3. Bence önce PKK'nın siyasi kanadı olan DTP'li milletvekillerinin bu konudaki konuşmalarına ve hal-tavırlarına bakmak lazım. O konuşmalardaki iki yüzlülüğü ve samimiyetsizliği, hatta ve hatta "Barış istiyoruz" konsepti altında bütün Türkiye halkını aptal yerine koyma oyunlarını görmek lazım. Evet tabiki de bu konuları konuşurken karşılıklı suçlamaları bi kenara bırakıp çözüm için elden gelen yapılmalıdır belki ama... Kendi açımdan konuşuyorum: bende kendimi bir taraf olarak hissediyorum ve o beklenen erdemliliği göstermek o kadar kolay olmuyor.

    YanıtlaSil
  4. Taş ağlar...
    Bekir Coşkun

    YANİ şimdi siz PKK terör örgütü militanlarını önde vali, arkada bando mızıka,
    çiçeklerle, çikolatalarla, bayram ederek karşıladınız...
    Ama ömrünü bu ülkeye hizmetle geçirmiş profesörleri, akademisyenleri,
    edebiyatçıları, gazetecileri, generalleri, sanatçıları, henüz kanıtlanmamış “örgüt” iddiasıyla aylardır hapishanelere tıktınız...
    Öyle mi?..
    Eli silahlı terör örgütü militanı 20 dakikada ifade verdi ve salındı, ama eli kalemli Mustafa Balbay‘ın dünkü köşesinde “229 gündür tutuklu” olduğu yazılıydı...
    Üniversite kurup çocuklarınızı yetiştiren, hastane kurup nice can kurtaran Prof. Mehmet Haberal hasta yatağında tutuklu, ama “çocuk katili” dediğiniz insanları kucaklıyorsunuz...
    Böyle midir hukukunuz?..
    Kanserle boğuşan bilim adamımız Erol Manisalı acılar içinde sürünüyor... O teröristlerle savaşan askerlerimiz demir kapılar arkasında tutsak... Türkan Saylan öldüğü halde kurtulamadı elinizden, sorgulanıyor...
    Ama PKK‘lıları bağrınıza bastınız...
    Vicdan bu mudur?..
    İlhan Selçuk yarım asırdan fazladır “barış-sevgi-huzur-güven-çağdaşlıkhukuk-
    demokrasi” üzerine yazılar yazdı, suç oldu... Ama vatana kurşun sıkanların başı Apo‘nun yol haritasına bakıp bakıp teröristleri çikolatayla karşıladınız...
    Böyle midir devlet?..

    Taş olsa ağlar...
    Bir terörist dağdan eksilse hepimiz seviniriz.
    Ama bu ne hal?..
    Terör örgütünün bayrakları, Apo’nun posterleri, alkışlar, zafer zılgıtları...
    Önde vali...
    Arkada çiçekçi...
    Devlet terörü teslim aldı derken, terörün teslim aldığı devlet midir bu gözüken?..
    Hukuk mu bu?..
    Adalet buna mı diyorsunuz?..
    Vicdanın eridiği, mantığın yanıt veremediği, tüm değerlerin bittiği yerdir burası...
    Taş ağlar...
    Taş...

    Bende onur gibi tarafım.Tutup ülkenin bütünlüğünü savaşarak bebekleri öldürerek bölmeye çalışanlarla barış yapılmasından yana değilim.
    Ne Mutlu Türküm Diyene!

    YanıtlaSil
  5. ah yavrularim. selo ne dedin sen? baris yapilmasindan yana degilsin oyle mi? o zaman senin tarafin savas abicim. e, ulan o kadar torpille ugrasmasaydiniz, barismama tarafinda olacak kadar taraf iseniz, gidip savassaydiniz vaktiniz geldiginde gonullu olarak.

    ha, tatli caniniz daha onemliyse, o zaman en azindan binlerce kisinin olumune sebep olmus bir vakı-a karsisinda ölümün tarafi olma hakkini kendinizde gormeyin. derim ben.

    YanıtlaSil
  6. Keremcim selonun söylediği şey iki halk arasında barış yapılmamasından yana olmadığı değil. Onun bahsettiği şey "PKK terör örgütü" ile sanki barışıyomuş havası yaratılıyor ya. Onunla alakalı. Bu açıdan bende onunla hemfikirim.

    Kaldı ki bence iki halk arasında konuşulduğu gibi bir düşmanlık yok, bu düşmanlık geyikleri tamamen DTP ve yandaşlarının dillendirdiği nifak tohumundan başka birşey değildir bence! Benim bir çok Kürt arkadaşım var, ve hiçbirinin de ne Türkiye Cumhuriyeti devleti ile ne de Türk yurttaşlarıyla alakalı en ufak bir problemleri yok.

    Bununla beraber eğer Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti ise; bakkaldan ekmek vs çalan çocuk bile hapise girerken, bu teroristlerin ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmaları (karşılama töreni mevzusuna hiç girmiyorum bile) kabul edilir bi hadise değil. Çünkü sen koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak teröriste ödün veremezsin! Hukuku çiğneyemezsin! Halklar barışacak diye teröriste şirinlik yapamazsın!

    YanıtlaSil
  7. +1
    onurun yazdıklarının altına imzamı atarım.Kafamdan geçenleri yazmış.Askerik mevzusuna gelirsek torpil yaptırabilsem zaten 15 ay yapmazdım.Kuradan adana çıktı gittim.Diyarbakır çıksa oraya gidicektim gocunmam giderim.Yeri gelir savaşırımda teröristlere karşı.onurun dediği gibi kürt vatandaşlarımızla bir sorunum olmadı olamaz insan ayırımı yapmam hayatta.Fakat dağdan ben teröristim diye inen adamı sen salı verirsen dışarı o olmaz işte.Hapse girsin ne ise cezası çeksin.

    YanıtlaSil
  8. nedenselligi hakkaniyetli kurmadiginiz surece, dağa çıkmış olanları anadan dogma psikopat, katil, rahatsiz, siddete egilimli, ayrilikci, turk dusmani olarak etiketlemek çok kolay gelecektir. Ama ne yazık kı gerçekler bu kadar kolay anlasilabilir olamiyor.

    İnsanları dağa çıkmaya iten sebepleri düşünme çabasına girmedigimiz surece de, kurt sorunu diye isimlerdigimiz problemi dogru anlayamiyacagiz, ve dtp'ye oy veren bir yaklasik iki milyon turkye vatandasini toptan hapse gondermek konusunda kararli olmaya devam edecegiz.

    Yukarıdaki hikayeyi mertol'a, bizi insanlari daga çıkmaya iten sebepleri düşünme konusunda teşvik eder belki diye gondermistim. Tipki, cok net hatirlarim, amur'un tee 2003 senesinde 11 eylul saldirisini yapan adamlarin bunu nasi yaptiklarina akil erdirmeye calismasi gibi. Tipki aslinda bir ispanyol veya ingiliz filmi eta veya ira ile ilgili bir hikaye anlatirken dogal olarak yaptigimiz gibi. hikaye baska topraklarda oldugunda empati yetenegimiz cok daha yer yerinde oluyor.

    Gelin gorun ki, bu kisisel hikayenin altina yazilan yazilar ne yazik ki oradaki duyguyu, empati cabasini tartismadi. Basarisiz bir deneme oldu herhalde.

    YanıtlaSil
  9. O insanları dağa çıkartan nedenlerin bahsine girersek o başlı başına bir konu olur zaten. Bu insanların kendilerince haklı nedenleri olabilir. (Kaldıki o konuda da karşı çıktığım çok mesele var ama dediğim gibi uzun uzadıya konuşulacak bi hadise.) Ancak netice itibariyle bir grup T.C. vatandaşının devlete karşı giriştiği bir başkaldırıdır bunun adı ve hukuken cezai müeyyideleri olan birçok suç işlemişlerdir. Bu grubun karşı muhatabı da devlet otoritesi olduğuna göre az evel dediğim gibi "Devlet teröristle barışmaz!". Gelgelelim eğer mevzumuz halkların barışı ise bununla alakalı illaki oturup konuşulmalıdır, problemler çözülmelidir. Ancak problem çözme methodu olarak dağa çıkıp binlerce cana kıymalarını hoş ve (haklı nedenleri olsa dahi) mazur görmek; bu ülkenin hukukuna, milli bütünlüğüne saygı gösteren milyonlarca insanın canını acıtır...

    YanıtlaSil
  10. milli butunluk algisi vs. simdiye kadar ölen on binler. hangisi daha onemli?

    YanıtlaSil
  11. Bence ikisi de çok çok önemli tabiki. Keşke hiç şehit vermeden bu sorunlar çözülseydi ama olmadı malesef. Gel gör ki şu an yaşananlar çocuklarını şehit vermiş ve bi oğlum daha olsa vatan uğruna feda olsun diyen insanların canını çok daha fazla yakıyor. Bu canların boşuna verildiğini düşünüyorlar. Oğlum esas şimdi öldü diye düşünüyor insanlar...

    YanıtlaSil